Goncagül Kemancı

DUYGULARINI KAYBETMEK

Duygularını kaybetmek

DUYGULARINI KAYBETMEK

Hikaye yalnız kalmakla başlıyor. Aklına gelen “Hayatının nereye gittiği sorusu”yla devam ediyor.

Günler, aylar, yıllar birbirini kovalarken bir an durup hiç odaklanabiliyor muyuz kendimize ? Kendimize odaklanmak derken o an hangi düşünceleri düşünüyoruz, hangi duyguları hissediyoruz, hangi davranışlarda bulunuyoruz ? Bunlar üzerine düşünmekten bahsediyorum sevgili arkadaşım.

Bugünlerde kimse bu soruya net bir cevap veremiyor çünkü çizgilerini bilemiyor. Hatta hafızamızda çok zayıf dün ne yediğimizi bile hatırlamıyoruz çoğu zaman..

Elbette kimseyi suçlamıyorum bundan dolayı hatta anlıyorum. Bu “düzen” dediğimiz şey o kadar hızlı ilerliyor ve bizi baskılıyor ki kendimizi anlamamıza bile çoğu zaman fırsat tanımıyor.

Hepimiz yaş aldıkça farklı başarı hikayeleri yazmak için yarış atı gibi koşuyoruz. Aşkımız için savaşıyoruz yeri geliyor çok kişiyi de kırıyoruz. Tutkularımız anlık ve bunlara rahatça 3. Bir gözden bakamıyoruz bile.. Bazen günün neden 24 saat olduğundan daha uzun olmadığından yakınıyoruz.

Çok az insan birbiriyle alakalı düşünüyor ve yaptığı yanlışları düzeltme çabasına girişiyor. Öylece bir kenara atıp daha fazla sosyalleşiyoruz ta ki derdimizi unutana kadar ancak hiçbir şekilde yarattığımız kaosu toparlayamıyoruz.

Gerçekten böyle bir ortamda bu koşullarda hiç kendimizi inceleyebilir miyiz, yaptığımız iyi veya kötü şeyler üzerine odaklanabilir miyiz veya sakince davranışımızı seçebilir miyiz ? İşte böyle ortamlarda bu gittikçe zorlaşıyor.

Psikoloji 1. Sınıfken bir hocamın söylediği sözü hiç unutmuyorum böyle anlarda:

“Basit yaşam mutluluktur.” Bu sözü anlamam çok sonraları böyle düşüncelere kapılmamla birlikte oldu. Yaşamımızda yarattığımız karmaşada en çok devrede olan beyin mekanizmamız inhibisyon sistemimiz. Peki nedir bu inhibisyon sistemi ?

İnhibisyon sistemi sosyal kurallara uymamızı sağlayan bir noktada kendimizi baskıladığımız normalde yapmak istediğimiz şeyleri ortama uygun davranışlar, sözler veya duygular olmadığı için ortaya çıkarmamızı engelleyen bir sistem olarak düşünebiliriz. Absürt bir örnekle bir ders sırasında çok sıkılmışsınızdır dans etmek istersiniz ancak bu uygun olmadığı için yapmazsınız böyle örneklendirebiliriz.

Yaşadığımız ortamlar pek insancıl değil gibi duruyor böyle bakınca ve fakat kendi içinizdeki isteğe çok fazla sırt çevirmenizin de belirli sonuçları oluyor içsel dünyanızda. İnsanlarla konuşurken özellikle duygularını sorduğumda çoğu insan bunun gerçek yanıtını bilemiyor çünkü sürekli baskı mekanizmasıyla öyle bir kapatmış ki kendisini artık ne hissettiğini ne düşündüğünü bilemiyor.

Bir yolu var mı ?

Peki duygularımıza, düşüncelerimize tekrar ulaşabilmemizin bir yolu var mı ? Elbette, böyle bir dünyada yaşıyoruz diye kendimizi bir kenara atacak değiliz. Bunun bir yolu yalnız kalmaktan geçiyor hikayenin başındaki gibi.. İnsan yalnız kaldığında çok daha az uyarıcıya maruz kalır bundan dolayı çok daha rahat bir düşünme ve duygulanma imkanı sunar kendisine. İçimizde var olan ancak baskıladığımız kanalları bazı çalışmalarla daha çok açığa çıkartıp kendimizi daha çok tanıyabilir ve duygularımız, düşüncelerimizle bağlantıya geçebiliriz.

Bununla alakalı bir çalışma ödevi vereceğim sizlere. Aşağıdaki linkten duygularınızla çalışmayı sağlayabilecek bir bağlantı ekliyorum. Bu ödevi lütfen her hafta kendinizle kalarak kendinize zaman ayırarak soruları cevaplayın. Gün geçtikçe kendinizle daha çok bağlantı kurabilmeniz için size eşlik edecek.

Duygular günlük çalışma

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir