Goncagül Kemancı

Kendin Olabilmek

Kendin olabilmek

Kendin Olabilmek

Kendin olabilmek ile ilgili düşüncelerine dokunabilecek şu film alıntısıyla başlamak istiyorum.

“Şimdi yapmam gereken tek bir şey kaldı: hiçbir şey. Kendim ait hiçbir şey istemiyorum. Hatıra istemiyorum. Arkadaş, aşk istemiyorum. Bunların hepsi birer tuzak.”

Three Colours: Blue

 

Sosyal olmak, ötekiyle kurulan düzeysel farklılıklar içeren ilişkiler kişinin kendisi olması önünde bir engel mi ?

Beyin, sosyal ortamlara, kişilere göre davranış, duygu optimizasyonunu ayarlarken diğerlerinden etkilenir. Optimizasyon, kurulan sosyal ilişkilerdeki kişilerin karakterlerine, sosyal kabullere, ödüllere ve cezalara ve diğer türlü değişkenlere dayanır. Beyin yapabildiği ölçüde repertuarının izin verdiği sürece bu adaptasyonu sağlar. Optimizasyon bir süre sonra otomatik bir hale gelir. Nöronlar bu davranışlar üzerinde çalışırken ilgili konuyla alakalı profesyonelleşmeye ve lokalize olmaya başlarlar. Bunu anlamak için araba kullanma örneğini düşünebilirsiniz. Başlangıçta her şeyi sırasıyla düşünmeniz gerekiyorken bir süre sonra bu konuda her şeyi otomatik yapar hale gelirsiniz.

Bunun etkisini kendimiz üzerinde düşünürsek kişiliğimizin bir bedeni olsaydı her etkide küçük bir yara izi bıraksaydı etkilenme düzeyimize göre her gün eve yara bere içinde gelirdik.

 

Nasıl tamamen kendim olabilirim ?

Bu kısımda yaşamı devam ettirmenin bu yüzyılda kurallarının hepimiz için açık olduğunu düşünerek yazıyorum. Kişinin kendi içerisinde “özünde” nasıl biri olduğu öncelikle ego gücünün ne seviyede olduğuyla ilgilidir. Kendisini kalabalıkların arasında fark edebilen ve bundan keyif alan biri kendisiyle tanışmak için bunun çeşitli yollarını arayacaktır. Daha çok yalnızlık isteği, kişinin tek başına vakit ve etkinlikler geçirme isteği bunun bariz bir örneğidir. Bu yol “tuzak” dediğimiz kısmı fark etmekte yatıyor. Fark ettiğiniz bu noktayı çözmeye çalışmaya başladıysanız sizi değiştirmeye çalışan bir ilişkiye karşı savunma hattı oluşturmaya başladığınızın da göstergesidir.

Dışardaki güçler elbette bir düşman değiller ve fakat bizim fark etmekte zorlandığımız kadar düşük etkilerle kendimizin önüne engeller koyabiliyorlar.

Bazen şöyle cümleler duyuyorum.

“Ben aslında bütün hayatım boyunca birinin hayalini yaşamışım.”

“Ben bu düşünceleri kendimin zannetmişim.” Gibi..

Bu cümleler ve buna benzer cümlelerin örnekleri insanın kendi olabilmesi önündeki fark edilemeyen aradan uzun bir süre geçtikten sonra geriye dönüp analiz ettiğinde görebileceği yaşantılardır. Önyargısız ve fark etmeye açık bir eğilimde böyle bir yaklaşımda olursak bize etki etmeye çalışan en küçük detaylara kadar fark yaratabilir ve bize sunulan teklifleri gerçekten istediğimiz gibi kabul edip, reddedebiliriz. O zaman aradan geçen zaman ve kaç kere geri dönüp bakarsak bakalım ortada olan sonuç bizim seçimlerimizin ve yol ayrımlarında hangi yollara devam etmek istediğimizle ilgili olacaktır. Böylelikle geçmişin sorumluluğunu çok daha rahat bir şekilde alıp hayal kırıklığının minimize edildiği bir yaşama devam edebiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir